EMT bir yıl daha deneyimli…

2 Yorum


EMT 22 Mart 2016 tarihinde bir yıl daha deneyimli oldu. Dile kolay, kuruluşundan buyana tam 16 yıl geçmiş. Bu sürede hemen her gün bildiklerimize yeni bilgiler kattık, birlikte çalıştıklarımıza yeniler eklendi, kestiğimiz faturalar azaldı ama bildiklerimizi paylaştığımız dokümanlar arttı. Sektörün gelişimi için olmamız gereken her yerde olduk, bulunmamız gereken her faaliyette bulunduk, çağırıldığımız her üniversite etkinliğine gittik, sunum ve konferans dokümanlarımızı ilgilenen herkese açtık, bilgi birikimimizi cömertlikle ortaya koyduk. Çevreye zarar vermedik, insanları üzmedik, yasaları çiğnemedik, fırsatçılık yapmadık. Özetle kuyruğumuzu dik tuttuk, kendimizce sürdürülebilirlik için elimizden geleni yaptık.

Bu yolculukta bizimle olan, uzaktan bakan, el sallayan, kucaklayan herkese selam olsun. 60. Yıl yazımızı bekleyin…

EMT

 

online satış… 2

Yorum bırakın


GAZİ KİTABEVİ ile PEGEM ve SEÇKİN‘den sonra online satış sitelerine KİTAP GALERİSİ de eklendi…

işin teorisi ile yetinmeyenler için “deneyime dayalı” sıradışı bir kitap!

Yorum bırakın


5N1K ile etkinlik Yönetimi | Event Management via 5W1H için büyük bir ekip, büyük bir gayret ile çalıştı ve çalışmaya da devam ediyor…
kitap konusunda ilk ateşi yakan Doç.Dr. Ebru Uzunoğlu, çalışmanın fikir öncüsü Burak Amirak, yapıcı önerileri ile çalışmaya zenginlik kazandıran Zeynep Rana Çömlekçi, daha iyi olması için latince sözler dahil her bilgi katresini titizlikle gözden geçiren ve bilgeliğini katan Kağan Kongar, adeta kendi kitabıymış gibi özen gösteren ve kurgusu için büyük emek veren Mert Çuhadaroğlu, kitabın tanıtımı için tüm mesleki bilgisini seferber eden ve gönüllü olarak medya ilişkileri sorumluluğunu üstlenen Ebru Esmen ve Focus Point ekibi, bu sayfanın hazırlanması için ilk adımı Tolga Özbabacan ve kolları sıvayıp sayfanın tüm altyapısını halleden Can Akalın kardeş’lerim ve SoCr@fty, yerinde ve zamanında uyarıları ile yol gösteren Gülcan Arpacıoğlu, Gazi Kitabevi’nden sayfaları düzenleyen Derya Sarıkaya ve her aşamada yanımda olan Yusuf Özalp… ilk günden buyana desteğini esirgemeyip zaman ayıranlar, kafa yorup kitap için isim önerenler. özetle isimleri burada olsa da olmasa da bu projede beni yalnız bırakmayanlar. onlar olmasaydı, bu kitap da kolay kolay ortaya çıkmazdı.
takım sıkı durun, satışlar iyi gidiyormuş, 2. baskı için hiç ummadığımız kadar kısa bir süre içinde kolları tekrar sıvamamız gerekebilir… 🙂

online satış…

Yorum bırakın


5N1K ile Etkinlik Yönetimi | Event Management via 5W1H isimli “deneyine dayalı” kitabı zahmetsizce satın almak isteyenler Gazi Kitabevi’nin online satış sitesi dışında SEÇKİN veya PEGEM sitelerinden 15,- TL yerine 12,- TL ödeyerek sipariş verebilir…

kitap YAZıyorum 5

Yorum bırakın



bu yaz başladı KİTAP maceram… profesyonel yaşamımda 25 yıldan fazla zamanımı alan ve dersini verdiğim Etkinlik Yönetimi konusunda yazdığım kitabı eylül başında bitirdim. yayınevi arayışım ekim ayı boyunca sürdü. Ankara’dan Gazi Kitabevi ile ek sıkışmamla bu evre de tamamlandı. derin bir soluk aldım…
Mert, Kağan ve Zeynep 5N1K ile Etkinlik Yönetimi | Event Management via 5W1H isimli kitabım için editörlük yaptılar… Derya sayfaları düzenledi… Yusuf her aşamada yanımdaydı…
bugün de basımın tamamlandığını ve yarın elimde olacak şekilde kargoya verildiğini öğrendim. çok hoş bir duygu bu…
bugün yolda, yarın elimde. çok heyecanlı bir bekleyiş olacak bu 24 saat…

kitap YAZıyorum 4

Yorum bırakın


çalışmaya başlamamın üzerinden neredeyse bir ay geçti, doğrusu bu sürede bu aşamaya geleceğimi beklemiyordum…

BİTİRİRKEN
“hiç bir şey sona ermez, her şey sürer gider…”
son sayfaya yazdığım son söz… kitap konusunda çalışmaya başladığımdan buyana neredeyse bir ay geçti. düşündüğümden daha hızlı ilerledim, tahmin ettiğimden çok daha zor bir iş olduğunu keşfettim. hafta başında tamamladığım son bölüm ile kitabı hemen hemen bitirdim sayılır. bu hali ile öğren’diklerimi ve yaşa’dıklarımı anlat’tığım bir çalışma oldu.
rahat okunacak bir kitap olmasını arzu ettim, ilgi duyanlara rehber olsun istedim. meslekten olanların belki de bugüne kadar düşündükleri ama seslenlendirme fırsatı bulamadığı konulara dokunmasına gayret ettim, umarım öyle de olmuştur…
kitabı ben yazdım ama başarı benden çok, hayal bile edemeyeceğim özen ve titizlikle bana destek veren dostlarımın, kardeş’lerimin. kitabın ismi konusunda seferber olan dostlarıma şükran borçluyum. zamanlarını ayırdılar, kafa yordular, destek verdiler.
sevgili zeynep, sevgili mert ve sevgili kağan ile tam bir takım olarak çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz. çalışmama yön veren soruları ve yapıcı eleştirileri olmasaydı ne yapardım bilmiyorum ama onlar olmasaydı bu kitap çok zor biterdi, bunun farkındayım…

kitap YAZıyorum 2

Yorum bırakın


neredeyse 25 yıldan fazla bir süre emek verdiğim etkinlik yönetimi konusunda yazmaya başladığım kitap için henüz bir isim düşünmedim. yıllardır haber yazarken önce başlığa odaklanırdım, gerisi daha kolay gelirdi ama bu kez farklı bir yöntem izleyeceğim. önce diyecekleri kağıda dökeceğim, sonra ne dediğime bakacağım…
yine de isim abisi-ablası olmak isteyenlere kapım ve sayfalarım sonuna kadar açık…

kendi kendime 50 yaşımdan önce tamamlama sözü verdiğim ve henüz başladığım kitap YAZma serüvenimde yalnız kalmak istemedim, sizlerin öneri ve eleştirileri ile ilerlemeyi tercih ettim. biliyorum, bu pek alışılmış bir durum değil ama “bir el nesi var, iki elin daha fazlası var” düşüncesi ile yazdıkça paylaşmak istiyorum…
yol uzun, yazı çok… ama beyaz sayfaları kirletmenin tadı da bir başka güzel…
buyrun birlikte kirletelim beyazı, mahrum kalmasın kimse siyahın enginliğinden!

GİRİŞ için yazdıklarım:
Kitap yazma düşüncesi, bildiklerimi ve bellediklerimi ve de biriktirdiklerimi benden sonrakilere olabilecek en kapsamlı aktarma projemin bir parçası. Bana da birileri bildiklerini aktardı, vaktiyle bellediklerini önüme koydu, biriktirdiklerini paylaştı. Bu açıdan bakınca “herkes bana bir şeyler öğretti” diyebiliyorum. En yanlış olan bile bana yanlışı öğretti, o işin nasıl yapılmaması gerektiği hakkında fikir verdi. Yaşamım boyunca yanlış yapıp yapmamak bana kalan bir seçimdi. Elimden geldiği kadar yanlışlardan uzak durdum, ama olmadı mı? Herkes gibi benim de yanlışlarım da oldu elbette. Ben bunu itiraf eden azınlıktanım sadece…
Bu kitap, tıpkı bir insan ya da etkinlik gibi. Aynı yaşam gibi…
Doğrular ile birlikte yanlışlar da var içinde. İyi olan ile kötü, yanyanadır. Başarı ile başarısızlık, kardeş gibidir. Sevinç ile hüzün de birbirini tamamlamaktadır.
Genel çerçevesi her ne kadar bir meslek yayını olarak çizilmiş olsa da esas amaç; okuyanın yazılanlardan ve hatta satır aralarından ders çıkartmasıdır. Ezber olmadan bilgilenmek içindir. Bu sebepledir ki elinizde tuttuğunuz bu kitap, her ne kadar gençler için yazılmış olsa da öğrenmeyi sevenler de istifade edebilir…
(Temmuz 2012)

Speaker Agency

Yorum bırakın


“Öğrendim | Yaşadım | Anlattım” başlıklı eğitim ve konferans serisi ile sunduğum iletişim [Sosyal Medya: Eskiden Facebook yoktu, buralar hep dutluktu…], etkinlik yönetimi [Etkinlikler de tıpkı insan gibi doğar-büyür-biter! Ebeliğe hazır mısınız?] ve medya [Medyada genler değişiyor, Gazetecilik evrim geçiriyor] konulu profesyonel paylaşımlarım için yeni adresim; www.speakeragency.com.tr
twitter tercih edenler de @Speaker_Agency ile takip edebilir…

Eksiksiz olmuyor (mu?)

Yorum bırakın


yaşamım boyunca hep eksikliklerle uğraştım…
çocuktum ufacıktım, boyu sıraya ancak yeten bir küçük çocuktum, eksik bilgilerim yüzünden eksik kalan notlarım ile boğuştum. sonra büyüdüm, ama yine eksiklerim yüzünden okulun “en gözde delikanlısı” olma fırsatı kaçırdım. ama ne notlarımın eksikliği, ne de kerşı cinsin ilgisinin eksikliği beni üzmedi, kendi kendime “nasıl olsa ileride olur” dedim…
ilk işime başladığımda bir çelimsiz çocuktum, nasıl olmayayım henüz 12-13 yaşlarındaydım, ilkokul bitmiş ve anadolu lisesi’nin hazırlık sınıfını tamamlamıştım. bu işim bir antika eşya satışı yapılan bir dükkandı, iyi bir oteldeydi. mesai ilk grupların check-out yaptığı 06:00’da başlar, yemeklerini yiyen otel misafirlerinin yatmadan önce lobby’de dolaştığı 23:00 sonrası biterdi. düzeni aksatmazdım ama içten içe farkındaydım ve kendi kendime “bu tempoya ne gücüm, ne de enerjim yeter” derdim…
üniversite sınavına girdiğim yıl, ilk kez iki basamaklı sınav uygulaması ile karşılaştım. yaşım eksik kaldığı için benden öncekilerin bir kez yaşadığı stres, benim karşıma tam iki kez çıktı. her iki sınavı da başardım ama notlarım eksik kaldığı için, çok heves ettiğim izmir yerine istanbul’u kazandım. ne yaşımın eksikliği, ne de aldığım notun eksikliği beni yıpratmadı, kendi kendime “nasıl olsa ileride telafi eder, tadını çıkarırım” dedim…
istanbul ün,versitesi, iktisat fakültesi’ndeki lisans eğitimim bitip uluslararası ilişkilerbölümü’nden mezun olduğumuzda, tüm dönem arkadaşımlarım ile birlikte double major-çift ana dal yaptığımızı da tesadüfen öğrendim. sonrasında yüksek lisans yapayım istedim, notlarım tuttu ama ilk yılın sonundaki günler ve geceler boyunca hazırlandığım ilk final sınavında “kapitalizmin şartları” sorulunca sabrım eksik kaldı. kağıdımı verdim, “yüksek lisans yapan birine lisans birinci sınıf vizesindeki soru sorulmaz” deyip çıktım. zaman içinde sildim attım kafamdan ama eksikliğini uzunca bir süre “çok derinden” hissettim, hatta eğitim durumumu soranlara bir kaç kez yüksek sesle “yüksek lisanstan terk” dedim…
okulu milattan öncede bırakınca kendimi bulunmaz hint patiskası gibi hissettim, pek bi’önem verdiğim iş dünyama kendimi maksimum kaptırdığım yıllarda hep zamanımın ne kadar eksik kaldığından yakındım. günde 8 saat çalışanlara bakıp, samimiyetle kendi geleceklerinden çaldıklarını düşündüm. inanılmaz ama yıllarca “en az 16 saat çalışmak gerek” türküsünü söyledim. zaman içinde bunun da yanlış ve eksik olduğunun farkına vardım, kendi kendime gizlice itiraf ettim…
arkadaşlarım, akranlarım 10-12 saat uyurken, hatta haftasonlarında bu süreyi 16-18 saate çıkarırken yine 5-6 saatlik uykum ile onlardan eksik kaldım. fazla uykunun zararları konusunda doktora yapacak kadar bilgi edindim ama bir de bakmışım ki bol uykuyu sevenler için gecemi gündüzüme katmışım yıllarca. bu kadarı da fazlaydı, kendi kendime “pes” dedim…
hem okudum, hem çalıştım. zaman kıttı. iktisat fakültesi’nin uluslararası ilişkiler bölümü’nde okurken sırası ile önce türk haberler ajansı’nda, sonrasında da nokta dergisinde çalıştım. zaman yetmiyordu. türk haberler ajansı’ndaki işim, şirket hiyerarşisi içinde office-boy’un altındaydı, onun bastığı haber bültenlerini sokakta kapı kapı dolaşıp dağıtırdım. zaman hep eksik kalırdı. nokta büyük fırsattı genç bir delikanlı için ama zamanım yetmezdi, gece yarısından önce çıkamazdım ercan arıklı’nın yönettiği nokta dergisi binasından. bana göre herşey doğruydu ama bir şey, hatta bir çok şey eksikti. en çok da yol kenarındaki bir cafe’de içilen kahve keyfi eksikti. bunları düşündüğümde kendi kendime, “şımarma” derdim ama bu eksik, sonraki yıllarda bile içime dert olmaya devam etti…
ilk genel müdür yardımcısı ünvanımı aldığımda ayaklarımı yerden kesmişti, “fazlasıyla hak ettiğim” söylendi. “madem hak ettim, neden fazlası değil” demek aklıma bile gelmedi.
geçen binyılda, yabancı ortağı olmayan ve üstüne üstlük hizmet sektöründe olan bir şirketin cirosunun milyon doları aşması pek alışılmış bir durum değildi. bir değil tam beş milyon dolar eşiğinin aşılmasında kilit rol oynadım. geçtim beş bin liralık primi, beş saniye ayrılıp da “teşekkür ederiz” bile denmedi. “hevesim kursağımda kaldı” demiyeyim ama içimde bir kez daha büyük bir şey eksik kaldı…
20’li yaşlar, 30’lu yaşlar, 40’lı yaşlar hızla geçti… hiç bir eksiğim yok, her yaşın hakkı tamam diyordum. üstlendiğim her işin hakkını verdim diyordum. başımı kaldırınca ve farklı bir açıdan bakınca epeyce eksiğim olduğunu fark ettim, içim burkuldu. daha önce de olduğu gibi kendi kendime kızdım, kocaman bir “pes” dedim…
bugün-yarın 50 olacağım…
daha sonra 60, olur mu olmaz mı bilmiyorum…
40 küsur yıl insanı yoruyor, 50’lerde bunu telafi edecek güç olacak mı bilmiyorum…
birinci bahar’dan kimse bahsetmiyor ama ikinci bahar dillere pelesenk. gülüp geçiyorum kendi kendime, “hayırlısı” diye ağzımda geveliyorum. insan ister hiç bir şeyin eksik olmadığı anları, hatta uzunca bir zamanı ve mümkünse de yılları. bazen oluyor, bazen olmuyor ama bir şeyler hep eksik kalıyor.
60’lar yeni bir şeyler getirir de eksikleri giderir mi hakikaten kestiremiyorum. kimi çağdaşlarım 70’lerinden, 80’lerinden bahsediyor. planlarını anlatıyor. daha eğitimi süren çocuklarından bekledikleri torunlardan söz ediyorlar. yolları açık olsun. gönüllerine yakıştırdıkları, gerçekleri olsun elbette. kendi adıma, kendi payıma bu konuda da eksik olduğumun altını çizmeliyim. takvim yapraklarımın eksik olmasında değil sorun, daha derinde… bir başka eksik’te…
zaman eksik…
mekan eksik…
sağlık eksik…
huzur eksik…
bilgi eksik…
para eksik…
özetle ağız tadı eksik…
bu yazıyı yazarken, eksikleri sıralayıp “nasıl gideririm” sorusuna yanıt aramaktı niyetim. sanırım bu da bir başka eksik oldu…
şu eksikler bir bitse… yaşamın bir döneminde de eksik’ler ile uğraşmasam…
öyle bir zaman geldiğinde o kadar mutlu olacağım ki, geride kalan kimi eksikleri bile görmeyeceğim, görmezden geleceğim…
dilerim öyle bir zaman vardır, dilerim o dönem gelsin…
“eksiksizlik, ütopyadır” mı dedi biri uzaktan…
çeneni kapat arkadaş, bir ümidim var onu da tüketme bari…
belki vardır…
bakın bu bir fincan kahvenin hiç bir eksiği yok…

görünüm mükemmel, tadı yerinde, sıcaklığı kıvamında, üstelik de durduğu yerde başlı başına bir mutluluk kaynağı…
kahve de özlenir mi, özlenirmiş… can çeker mi, hem de çok fena çekermiş…

NestNet

Yorum bırakın


Pazarlama ve iletişim deneyimi ile yaratıcılığın harmanlanıp, e-yarın teknolojileri ile özgün çözümlerin buluştuğu sıradışı bir yönetim becerileri dünyası…

NestNet, ayrılmaz bir bütün oluşturan pazarlama ve iletişim konularının yanısıra algılama yönetimini de kapsayan, tüm hizmetlerin planlanma ve yönetimine odaklı bir yapıdır. Alanlarında öncü olan şirketleri ve deneyimli coach’ları ile NestNet, müşterilerinin değişen hedefleri ve farklılaşan iş ortamları için gerek duyulan danışmanlık hizmetlerini sağlar.

Deneyimli coach’ları ve ‘genç’ çalışanlarının verdiği güç ile NestNet kavram geliştirmekten, özel olay yaratma ve yönetme, doğru mesajın doğru hedeflere ulaştırılması için iletişim planı hazırlamaya odaklı işlevleri ile servis verdiği kuruluşların kendi pazarlarındaki rekabet gücünü arttırarak destek sunar.

Eğer ‘özgün’ olanı arıyorsanız, yaratıcı tarafı ağır basanı keşfetmenin peşindeyseniz ve bunun heyecan verici olmasını arzuluyorsanız doğru yoldasınız! Devam edin, NestNet yolunuzun üzerinde… www.turkkusu.com